9 Temmuz 2008 Çarşamba

SESSİZ ÇIĞLIK

Sessizdi çığlığım, o yüzden mi duymadınız beni… Mücadele edecek gücüm de kalmadı. Sadece gözlerimle konuşmam bundandır. Yazık ki siz de gözlerimden de mahrumsunuz. Oysa ki susmaya değil biz olmaya gelmiştik, hiçbir şey olamadan gitmeye değil. Yürek nasıl bin parça olur bakın, bir daha bakın… Olmuyor sadece bakmakla olmuyor değil mi gören gözler olmadıktan sonra. Sevmesini bilmese insan bu kadar acımaz. Sahiplenmese sevgisini ulu orta bıraksa uçurtmanın kuyruğunu bırakır gibi sanki daha mı iyi olacak. Birbirimizin hiçbir şeyi olmayalım derken her şeyi olmak da neyin nesiydi. İşte şimdi susma zamanı…

Bağırsam ne çıkar dinleyen olmadıktan sonra.. Yakarsam “dinle beni” diye, dönüp ardına bakmadan gidene ne söylenebilir ki kapı eşiğinde.

Onca sakladım kıyamadığım gülüşlerimi, şimdi koskoca bir ömür geri gelse tekrar verebilir mi dersiniz çizgiden sarkıp ağlamaklı mimiklerimi, silebilir mi sizce sancılarımı. Gizlice bir geçit çok aradım size varmaya, hep son anda duvarlar yürüdü üstüme, kapandı gürültüyle.

“çok sevmeyeceksin. O daha az severse kırılırsın, ve genellikle o daha az sever seni senin o’nu sevdiğinden” diye bir söz vardır. Mücadelem sevgiyi taşarcasına vermekti, nereden bilirdim ki fazlasının boğacağını. Nereden bilirdim ki bu kadar çabuk tüketileceğimi. Üzgünüm hem de çok, ama ağızınızdan çıkan söz kalbimden sırtıma vurdu bir defa. Yıktınız hayallerimi, tertemiz duygularla gelmiştim gönül kapınıza. Şimdi kirlenen duygularımı bile düşünmüyorum yalnızca zedelenen onurum beni ayakta durmaya zorluyor.

Kızgın bir yaz güneşi gibi yandı içim, buz gibi sözleriniz ise dondurdu birden beynimi, yutkundum sadece…

Düşlerin ve aşkların en güzeliydiniz, şimdi öyle uzaksınız ki bana, eskiden olsa yanınızda alırdım soluğu ama artık gelmek fikri bile uzak olsun benden…

Bir ruh olmayı deneyen iki beden bazen başaramıyor işte. Öyle güzel di ki gözlerim size bakarken, şimdilerde fırtınalar kopmuş gibi.

Çok sevmiştim demek klasik mi kalır bilmiyorum ama gerçekten çok sevmişim sizi… Erkeğim demişim, efsanem demişim, şu yaşıma erken açan gönül çiçeğim demişim, güzel adamım demişim. Oy oy göğsüm şişiyor sanki, nefes alamıyorum, geceyle gündüz yer değişti birden bire karardı her yer, titremekte olan ben miyim mumum son gücüyle aydınlatma çabasımı.

Hani bir yıldızımız vardı ya, onu kaybettim göremiyorum. Adınız şifrem di ya kilitledim artık o kapıyı da bir daha açılmasın diye. Peri kızınızdım ya o da öldü, çiçeğiniz de soldu artık, haydi şimdi gidin gidebilirseniz. Gelirken “geri dönüşüm yok” demiştiniz ya. Alın başınızı da nereye yeterse gücünüz oraya kadar gidin. Bir yol vardır mutlaka size göre.

Yolunuz açık olsun…


Z/S

Hiç yorum yok: