19 Aralık 2007 Çarşamba

POSTA VAGONU


Yine bir trene bindim bu gece. Size getirecek diye. Gönlümün yitirmesine müsade etmeden beslediğim sevgimi ellerimle sunmaya.

Öyle heyecanlıyım ki...

“Aşka gönül vermem aşka inanmam” derken; beni o karşısında hiçbir şeylerin duramadığı kasırga aldı savuruyor. Kim bilir hangi zaman dilimine, hangi istasyona...

Hangi vagondayım şimdi bilir misin?

Aslında çok defa kaçırdığım ve her seferinde yenisini beklemekten vazgeçip dönüp arkamı yürüdüğüm. Arkamı döndüğüm sadece giden tren değil hayallerim, umutlarım, belki yaşanmamış bir aşk yakalarım diye çırpınan yüreğim ama asla yakalayamadığım...

Ve yine de nasıl olduğunu bilmeden kendimi içinde bulduğum o trendeyim.


Dolaştım vagonlarda, biraz üzgün en çok da içim içine sığmayan bir vaziyette.

Posta vagonunda mektupların ses çıkardığını duyar gibiyim, kimisinin heyecandan pembeleştiği, kiminin sıkıntıdan toprak rengi olduğu irili ufaklı, kokulu kokusuz, merhabası ve elvadası bol olan bir dizi gönül fermanları...


Yine tam kaçırdığımı sandığım anda birden kendimi son vagonda bulduğum o gece. Amacım kaçırdığım tüm zamanların, trenlerinin önüne geçmek. Yürümeye koyuluyorum kaçırdığım vagonlara, zamana doğru. Peki o tren nereye doğru gidiyor bilen var mı?


Nereye mi? Yârin olduğu yere.
İnce ince beni işlediği, renklerle süslediği, en güzel tablolara
En güzel şarkıların söylendiği, en güzel dizelerin yazıldığı yıllara.
Yarana tuz bastıgın, kendini unuttuğun, sevdiğini düşünmeden duramadığın.
Beklendiğini ve özlendiğini bildiğin o rüyanın içine.

Kilitli kalmış odaların heybetlileri...
Sessizliğin içinde en seslisi, zamanın yetişemediği...

“Hele siz kapınızı aralık bırakıverin belki gelirim” demiştim ya size.
Şimdi izliyorum kapı aralığından sizi, nasıl da keyifle fırçanızı tuvale dokundurursunuz sanki benmişim gibi, özenerek. En güzel renklerini benim için karıştırırsın, bilirim ki sana özel renkler sadece o gecede çıkar desenlerine.
Nasıl da düzenli takip edersiniz sıra sıra çizgileri ve hani o çıkardığım sesler hep aynıdır da, bir an değişirse telaşlanırsınız ne oluyor diye, yarı yolda bırakmak istemezsiniz. Yarı yolda kalmak istemediğiniz gibi.


Siz, son sesimsiniz bir daha çıkmayacak.
Başımda kavak yelleri estirdiğim,
Beynimde ramazan topu gibi patlayan,
Dönüp arkama bakacak zamanım olmadan kaçırdığım trenim
“neredesiniz gelin gitmeyin” diye haykırdığım.

“Ağlamakmış kavuşmak” bazen

Bazen de,
Başucumdaki yalnızlığım,
İlk şafakla sevdamı koyduğum yastığım,
Kirpiklerimin içinde sakladığım.
Sana kendimi anlatayım derken bu seferde saatleri kaçırdığım...

Biz aşktan daha çok sevmişiz de,
Her gittiğim köşede haykırmışım adınızı
Onca dolaştığım ne dağlarda ne de denizlerde
Yalnızlığımı bırakıp dönememişim
Bir siz içimde sakladığım
Bir siz başka sevdalardan yakalayıp çıkardığım.

Siz benimsiniz, yarınım, bugünüm, her şeyim...
Sizi öpmelere, koklamalara doyamam ki...
Birkaç sevişmeden sonra duyduğum bir tutam utanç,
Biraz da pişmanlık oldunuz zaman zaman.
Yine de en güzel yanımsınız, bitmeyecek sevdam bitmeyecek ...

Muhabbet baldan tatlıdır, dönemem ki sizden kendime...
Bari siz bana geri verin BENİ...


Z/S

Hiç yorum yok: